Yazarlarla Röportaj 2: Fatih Altınbeyaz İle Röportaj
Kasım 19, 2016YAZAR FATİH ALTINBEYAZ İLE RÖPORTAJ
Sevda Çiçeğim isimli romanı ve Aşk Ekmek ve Ölüm adlı hikâye kitabı, 2015 yılı Ekim ayında
piyasaya çıkan ve kitapları hatrı sayılır bir etki meydana getiren, yazar Fatih Altınbeyaz ile
keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Bence röportaj biraz uzun olsa da yazarımızın cevapları oldukça akıcı ve samimi. Bunun için bu yazıyı mutlaka okumanızı ya da en azından bir göz geçirmenizi öneriyorum.
Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksek Okulu ve Kamu Yönetimi Bölümü okudunuz, bu
eğitime uygun bir meslek yerine, edebiyat ile ilgileniyorsunuz, üstelik devlet memurusunuz
da... Buna neden olan, sizi bu yola (yazmaya) yönlendiren neydi?
İlkokul yıllarından beri, bir şeyler karalarım, dönem dönem günlük yazdım. Ortaokul ikide
kaleme aldığım bir öykü, sınıfta ve okul çapında ilgi uyandırmıştı. Ama edebiyat öğretmenim
beni yönlendirmedi, “Az veya çok, sende bu yetenek var, sen yazabilirsin” demedi, hâlâ bunu
düşününce üzülürüm. Çünkü bende zaman kaybına neden oldu. Beni yazmaya iten sebep artık
içimin içime sığmamasıydı, yaşadıklarımdı. Tabi şartlardan ve nafakamı kazanmak zorunda
kalmamdan dolayı 2006 yılında memuriyete başladım. Memuriyet beni besliyor mu yoksa zaman
kaybına mı neden oluyor, onu şimdilik bilmiyorum. İlk romanımı psikolojik olarak iyi olmadığım
bir zamanda, 2005 yılında, soğuk bir odada, külüstür bir bilgisayar ile yazmaya başlamıştım.
Eğer yazar ve devlet memuru olmasaydınız hangi işle meşgul olmak isterdiniz?
Giyinmeyi, kıyafet alış veriş yapmayı, elbiselerimin renklerini birbirine uydurmayı veya
zıtlaştırmayı seviyorum. Modaya dair bir şeyler yapmak, erkek giyimi üzerine çalışmak isterdim.
Sizi yazmaya özendiren şeyler nedir?
Beni yazmaya özendiren; içimden gelmesi, kendimi böyle ifade etmem, yaşamın içindeki acılar,
haksızlıklar, çocuklara yapılan saldırılar, savaşlar, hayatın kırılmaları, eşitsiz paylaşımlar…
Yazarken, bir odada, masamın başında sıkılmadan otururken, özgürleştiğimi, kendime geldiğimi,
gerginlikten uzaklaştığımı ve başka bir insan olduğumu düşünürüm.
Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?
Konu seçimi tesadüfî mi oluyor ya da hayatta
karşılaştığınız bazı olaylardan mı etkilenip yazıyorsunuz?
Konu seçimim tesadüfî olmuyor, hayatta karşılaştığım olaylardan, yaşananlardan, kendi karşıma
çıkanlardan yola çıkıyorum. Sonra yaşam ile hayal birbirine karışıyor yazdıklarımda… Kendi
bakış açımdan, süzgecimden geçirerek, birbirini içinde katmanlara ayırarak, sentezleyerek yeni
şeyler meydana getirmeye gayret ediyorum. Ama yeri geliyor saha araştırması yapmam, o
konuda kitaplar okumam gerekiyor. Rastlantı sonucu konu seçmiyorum. Araştırarak,
soruşturarak, düşünerek, kendimi zorlayarak, defalarca metinlerin üzerinden geçerek,
kahramanlar ile özdeşleşmeye çalışarak, romanlarımı, hikâyelerimi ortaya çıkarıyorum.
Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yazar mıydınız?
Gene yazardım, çünkü ben 2005 yılında bu yola çıktım, ilk kitaplarım 2015 yılında ete kemiğe
büründü. Yani ben on yıldır yazarken kimse beni okumuyordu ve ben gene yazıyordum.
İlk kitabınızı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz? Bunu gerçekleştirmek sizin
hayaliniz miydi?
Kırık Kalbim ve Diğerleri isminde, ilk yazdığım roman, bir kenarda duruyor şimdi. Adı
konusunda emin değilim henüz. 2010 yılından itibaren onu birçok yayınevine yolladım. Ama her
gönderdiğim yerden geri dönüyordu, açıklama bile yapmıyorlardı, yanıt olarak iki kelime
yazarlarsa mutlu olurdum. Türkiye’de ciddi bir yayınevi editörü sıkıntısı olduğunu düşünüyorum.
En sonunda 2015 yılının Haziran ayında kalkıp İstanbul’a gittim. Kimilerine çat kapı, kimileriyle
randevu ayarlayarak yayınevlerini dolaştım. Herkes para istiyordu. Israrla ‘paramla kitap
bastırmayacağımı’ söyledim. Onları, edebiyata, sanata ve yazara inanmadıkları için, suçladım.
Onlar da benim, Türkiye gerçeklerini bilmediğimi iddia ettiler. “Kâğıdın kaç para olduğundan
haberim var mıydı benim.” En son Kuzgun Kitap ile bir anlaşmaya vardık. İkinci yazdığım
romanım Sevda Çiçeğim ile uzun hikâyelerimden oluşan Aşk Ekmek ve Ölüm aynı anda raflarda
yerini aldı.
Kitabınızı yazmaya başlarken kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay örgüsü
siz yazdıkça mı gelişir?
Roman yazmadan kurguyu belirlemem. Tekrar tekrar yaza yaza kahramanlar, olaylar beni bir
yere doğru götürür. Ama bu her roman veya hikâye için geçerli değildir tabi. Kimisi baştan
bellidir, kimisi ise düzelte düzelte, olmadığını bile bile, acı vere vere gelir. Bakarsın, baştan bir
görünüp kaybolmasını istediğin biri, kaderini lehine çevirir, bana isyan eder, başlardan olmasa da
yan kahramanlardan birisi oluverir. Mesela Sevda Çiçeğim’deki Murteza karakteri böyledir.
Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiniz yazarlar kimlerdir?
Kendimi bilmeye başladıktan ve bir genç bir adam olduktan sonra ilk olarak Peyami Safa’nın
romanlarını, Türk Klasiklerini okudum. Yabancı yazarları, bilhassa klasikleri, Rus romanlarını
elden geçirdim. Sonra Soner Yalçın’ın kitaplarını, Zülfü Livaneli’nin, Ahmet Ümit’in, Sabahattin
Ali’nin, Orhan Pamuk’un romanlarını okudum. Ama beni bir yazar olarak besleyen kitaplar
romanlar değildir, hep alakasız kitaplardır, Orhan Pamuk’un düz yazıları, Ahmet Altan’ın
zamanında Hürriyette kaleme aldığı uzun edebî köşe yazılarıdır… Orhan Pamuk’u, Ahmet
Altan’ı, Sabahattin Ali’yi, Ahmet Ümit’i, Tolstoy’u, Dostoyevski’yi, Jack London’ı beğenirim.
En son hangi kitabı okudunuz?
Zülfü Livaneli’nin ‘Edebiyat Mutluluktur’ isminde, köşe yazılarından oluşan seçkiyi okudum.
Edebiyat kuramları okumayı, başka yazarların edebiyat hakkındaki yorumlarına göz atmayı
seviyorum.
İnsanların çoğu ‘hayatımı yazsam roman olur’ der. Sizce herkes kitap yazabilir mi?
Yazmak bir yetenek midir?
Herkesin olmasa da birçok insanın hayatından roman çıkabilir. Yazmaya meyyal olanlar, isterse,
emek verirse, fikrî alt yapısını hazırlarsa kitap yazabilir. Yazmak için yetenek tek başına yeterli
değil. Emek, alt yapı, disiplin, yazma içgüdüsü, okuma, dolma ve taşma gerekiyor. Özgün
düşünceler, kendine has duygular, görmek, hissetmek, üretmek, bakış açısı kazanmak lazım
geliyor.
Yazmak isteyen ancak nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için tavsiyeleriniz
var mı?
Bir yazarın (yazar adayının) başta kazanması gereken disiplindir. Her gün en az bir saat masasına
oturmalıdır, yazının başında vakit geçirmelidir. Olmadığını bile bile devam etmelidir. Bir yazara
öğüt verilmez, ‘şunu şöyle yap’ denilmez, ancak kendisi isterse - gene de son seçimi, son kararı
kendisine bırakmak kaydıyla - tavsiye de bulunulur, fikir söylenir. “Yazmak yazarak öğrenilir”
diye çok sevdiğim bir söz vardır. Ama bununla birlikte çok okumak, büyük romanların nasıl
yazıldığını - etkilenmeyi abartmadan – incelemek, duymak, hissetmek, gözlem yapmak gerekir.
Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi
müzikle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih ediyorsunuz?
Evimde bir çalışma odam var, geceleri orada yalnız kaldığımda, kapıyı kapattığımda kendimi
yazmanın kollarına bırakabiliyorum ve böyle mutlu oluyorum. İlla sessiz olunsun diye bir
düşüncem yok. Bir köşe olması benim için yeterlidir. Yer yer iş yerinde bile - tabi müsait
olduğumda - yazmışlığım vardır. Yazarken müzik dinlemem. Allahtan on parmak klavye
biliyorum ve bunun çok faydasını gördüm. Tuşlara bastıkça karşımdaki ekranda harflerin
belirmesi çok hoşuma gidiyor. Ama düzen benim için önemli, dağınık ortamda yazamam. Sık sık
bölündüğüm zaman rahatsız olurum. TDK’nın internet sitesi sürekli açıktır ve oradan bilmediğim
veya unuttuğum kelimelere bakarım.
Bir gün kurgu olmayan bir şey yazmayı düşünüyor musunuz? Ülke gündemindeki olaylar
ile ilgili kaleme almak istedikleriniz oldu mu?
Bir gün kurgu olmayan bir şey yazmayı düşünmem. Çünkü hayal ile gerçeği birbirine karıştırmak
benim için önemli, bir yol, yöntem... Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığında çalıştığım için de
şimdilik siyasete girmiyorum. Ülke gündemindeki olaylar ile ilgili kıyısından köşesinden, ima
ederek, çevresinden geçerek, ironiyle, kinayeyle bir şeyler yazıyorum. Ama günlük siyaset gibi,
yazma dürtüme zarar veren, beni aşağıya çeken, her şeyi kararında yaparım.
Gelecek ile ilgili projelerinizden söz eder misiniz?
Kasaba isimli romanımı yeni bitirdim, beklemeye aldım. Bununla birlikte memleketim Aydın
olduğu için, efeler/zeybekler ile ilgili öykü taslağı üzerinde çalışıyorum. Başka hikâyeler,
denemeler, yazma sanatı üstüne kaleme alınanlar var. Kırık Kalbim ve Diğerleri isimli romanıma
başka bir ad bulmaya çalışıyorum. Kitaplarımla ilgili etkinliklere bakmaya çalışıyorum.
Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı
düşündüğünüz bir zaman var mı?
Yazmak benim için hayat boyu sürecek bir serüven, yaşam biçimim, olmazsa olmazım, yazarken
doygunluğa ulaşıyorum çünkü. Yazmayı bırakmayı düşündüğüm zaman hiç olmadı. Ama kimi
zaman hak etmeyen kitapların/yazarların ilgi gördüğünü, çok sattığını, ergen edebiyatının bu
kadar şişirilmesini, kitabın magazinsel bir figür haline getirilmesini ve Batı’nın ikinci/üçüncü
sınıf yazarlarının, Türkiye’de çok iyilermiş gibi yutturulmasını görünce üzülmüyor değilim tabi.
Ama bunu kendime bağlamıyorum, benim yazmamı etkilemiyor tüm bunlar, gördüklerim...
Günümüzde gençlerin facebook, twitter gibi sosyal medya sitelerinde çok zaman
geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Facebook, twitter, instegram hayatımızın birer gerçeği oldu. Bunu yadsıyamayız. Faydalı yönleri
çok… Ama gençler çok vakit geçirme konusunda kararında olsalar, kendilerini dizginleseler,
okumaya biraz daha zaman ayırsalar uygun olur. Bu konuda ebeveynlere de çok iş düşüyor.
Günümüzün gençliğine üç tavsiye verecek olsanız bunlar ne olurdu?
Gençlerin tavsiyeden hoşlanacaklarını sanmıyorum. Ama madem sordunuz cevaplayayım. Ne
yaptıklarını bilsinler, sosyal medyayı tüm yönleriyle öğrensinler hiç olmazsa… Kitap okusunlar,
okumanın güzelliklerini görsünler. Sormayı, sorgulamayı, kendi kararlarını kendileri vermeyi ve
birey olabilmeyi, hayatlarının bir tarafında tutsunlar. Ayrıca matematik ve İngilizce öğrensinler…
❤Aşağıdakiler de imzalı kitaplarımın fotoğrafları ❤ Fatih Altınbeyaz'a ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum. 😊
3 yorum
Güzeldi ya inanın. Zevkle okudum. Tüyolar aldım. İlginç bir yazarmış doğrusu. Kutlarım sizi. Sevgiler size:)
YanıtlaSil☺Hoşgeldiniz yorumunuz için teşekkür ederim. Sevgiler.
SilÇok güzeldi gerçekten. Bu yazarı tanımıyorum ama çok içten cevaplar olmuş, baştan sona keyifle okudum. Kitaplarına da bir bakacağım :)
YanıtlaSil